Paratiroid adenomu
Büyüklüğü 2-3 mm ve 30-40 gr olan paratiroid bezleri, tiroid bezinin arkasında bulunur ve genellikle 2 sağda, 2 solda olmak üzere 4 adettir. Paratiroid bezleri parathormon salgılar ve kan kalsiyum dengesinde ana faktör olarak görev yapar. Ayrıca kan fosfat dengesi ve D vitamini metabolizmasında da önemli fonksiyonları vardır.
Paratiroid adenomuna her yaşta rastlanabilirse de ileri yaşlarda menopoz sonrası kadınlarda daha sık rastlanır.
Paratiroid adenomu paratiroid bezlerinin iyi huylu tümörüdür. Paratiroid adenomu hastalarında kan parathormon ve kalsiyum seviyelerinde artış görülür. Kan kalsiyum seviyesinin artması ile tüm vücut sistemlerini etkileyen ciddi sorunlara yol açabilmektedir.
Kan kalsiyum seviyesinin yüksekliği kemik erimesi ve ileri dönemlerde kolay kırılmasına yol açabilir. Bu hastalarda ayrıca karın ağrısı, bulantı, kusma, böbrek taşı oluşumu, mide hastalıkları, halsizlik, kabızlık, görme bozuklukları, güç kaybı, tansiyon yüksekliği gibi semptomlar oluşabilir.
Paratiroid adenomunun tanısı
Paratiroid adenomu tanı konuluncaya kadar genellikle başka hastalıklar ile karıştırılabilmektedir. Örneğin kemik ve kas ağrıları nedeniyle romatizmal hastalıklarla, kalsiyum dengesizliğine bağlı ortaya çıkan psikolojik problemlerle karıştırılabilir. Bu nedenle ısrarlı hiperkalsemi durumlarında paratiroid adenomu ve hatta paratiroid karsinomu akla gelmelidir.
Paratiroid adenomu radyolojik incelemelerle (ultrasonografi ve sintigrafisi ile) teşhis edilebilmektedir. Bazı hastalarda adenom ile kanser ayrımı yapılabilmesi için biyopsi yapılması gerekebilmektedir. Hatta bilgisayarlı tomografi veya manyetik rezonas görüntüleme yöntemleriyle geniş bir bölgenin taranması gerekebilir.
Paratiroid adenomunun tedavisi
Paratiroid adenomu cerrahi yöntemlerle tedavi edilebilen bir hastalıktır. Cerrahi yöntemlerle paratiroid bezinin çıkarılması ve böylece kan kalsiyum oranının normale düşürülmesi sağlanır.
Paratiroid adenomunun sınırlı olduğu bazı durumlarda minimal invaziv girişimler tercih edilir. Minimal invazif paratiroidektomi (MİP) tecrübeli ellerde ve hasta seçiminin iyi yapıldığı durumlarda %95 oranında başarılıdır. İyileşme hızlıdır. Bu işlemin avantajları ameliyat sonrası ağrının çok az, kozmetik sonucunun daha iyi, hastanede kalış ve işe dönme sürelerinin kısa olması ve istendiğinde lokal anestezi ile yapılabilmesidir. Ameliyat sırasında kullanılan ROLL tekniği (radyoguided okült lezyon lokalizasyonu) MİP başarısını artıran bir diğer yöntemdir. Ameliyat sabahı ultrasonografi eşliğinde paratiroid adenomu içerisine bir enjeksiyon yapılır. Ameliyat sırasında gama prob adlı bir el aleti ile bu enjeksiyon takip edilerek direkt olarak lezyonun bulunması sağlanır. Bu yöntemle ameliyat süresi kısalmakta ve tedavi başarısı artmaktadır.
Bazı durumlarda adenom büyüklüğü netleştirilemeyebilir ve dört parçanın tamamında büyüme görülebilir. Bazen paratiroid bezleri tiroid bezinin içerisine gömülmüş de olabilir. Bu tür belirsiz ve riskli durumlarda tiroid beziyle birlikte cerrahi temizlik yapılması gerekebilmektedir.
Paratiroidektomi sonrasında parathormon salgılaması azalacağı için hastalara bir süre kalsiyum ve D vitamini takviyesi yapılması gerekebilir ve bu süreçte takip çok önemlidir. Tiroid rezeksiyonu da yapılmış ise tiroid hormonları da tedaviye ek olarak kullanılması gerekebilir.
Bu hastalarda ameliyat sonrasında kalsiyum eksikliği sık görülebilir. Dudak çevresinde karıncalanma, parmak uçlarında uyuşukluk hissi ve bazen kasılma, kemiklerde ağrıya neden olabilir. Geçici kalsiyum eksikliği yaşayanlarda verilen kalsiyum ve D vitamini desteği, sıklıkla evde uygulanabilir ve hastanede yatmayı gerektirmez.
Paratiroid adenom tedavisinde ameliyat başarısı oldukça yüksektir. Çoğu hasta ameliyat günü ya da bir gün sonra hastaneden taburcu olabilir.
Cerrahi tedavinin komplikasyonları
Paratiroid adenomunun cerrahi olarak çıkarılması sırasında sinir yaralanması ihtimali az da olsa vardır. Bu hastalarda ses kalınlaşması ve nefes almada güçlük oluşabilmektedir. Diğer komplikasyonlar ise tekrarlayan hiperparatiroidi ihtimalidir Çünkü çok az miktarda dahi paratiroid bezinin kalması sonrasında, kalan doku kendini geliştirerek benzer tabloyu tekrar oluşturabilmektedir. Ayrıca hastalarda kalıcı hipoparatiroidi ve kanama görülebilmektedir. Ancak cerrahi tedavi komplikasyonları çok nadir oluşulr ve mini-invaziv radioaktif madde-kılavuzluğunda yapılan ameliyatlarda pek görülmez.