Tiroid kanserleri
Tiroid bezi en büyük endokrin organımızdır. Boynumuzda, trakeanın ön altında, göğüs kemiğine yakın yerleşimlidir. Yaklaşık 25 gr ağırlığındadır. T3 ve T4 tiroid hormonlarını ve kalsitonini salgılar. Sağ ve sol lob olmak üzere simetrik iki lobu vardır. Loblar içerisince foliküller vardır. Foliküller tifoid foliküler hücrelerince oluşturulmuştur. Tiroid foliküler hücreleri bu foliküllerin etrafını saran epitel dokusunda yerleşimlidir. Foliküllerin içerisinde tiroid hormonlarının üretilmesini sağlayan tiroglobulin molekülleriyle ve iyodür ile dolu kolloid madde bulunmaktadır. Tiroid foliküllerinin arasında, folikülleri ayıran zarlar üzerinde de tiroid C hücreleri bulunmaktadır. C hücreleri aynı zamanda kalsitonin hormonunun salgılanmasından sorumludur.
Tiroid kanseri tiroid dokusundan kaynaklanan kanselerdir. Sessiz ve yavaş ilerleyeni olduğu gibi, hızlı ve agresif seyirli olanları da vardır. Tiroid kanserleri tiroid foliküler hücreleri veya C hücreleri kaynaklıdır.
Kaynaklandığı hücre tipine göre tiroid kanserleri:
- Tiroid foliküler hücreleri (%95)
- Diferansiye tiroid kanserleri
- Papiller tiroid kanseri
- Foliküler tiroid kanseri
- Hurthle hücreli tiroid kanseri
- Anaplastik tiroid karsinomu
- Tiroid C hücreleri (%2)
- Medüller tiroid karsinomu
Tiroid kanserleri kadınlarda erkeklere oranlara 3 kat daha fazla görülmektedir. Tiroid kanserlerinin pek çok nedeni olabilmektedir. Kadın cinsiyet, ailede daha önce tiroid kanseri görülmesi ve çocukluk çağlarında baş ve boyun bölgesinden sık radyasyona maruz kalma başlıca risk faktörleridir. Bununla birlikte mevcut troid hastalıkları da kansere dönüşebilmektedir.
Tiroid kanserlerinin tamamına yakınında genetik mutasyonlara rastlanılabilmektedir. Genetik yatkınlık tiroid kanserleri için önemli bir dezavantajdır. Hatta diferansiye tiroid kanserleri mutasyonları otozomal dominant kalıtımla aktarılabilmektedir.
Tiroid kanserlerinin teşhisi:
Tiroid kanserlerinin kesin tanısı histopatolojik inceleme ile konulur. Histopatolojik incelemede her birisinin farklı özellikleri değerlendirilir. Ancak ince iğne aspirasyon biyopsisi tüm tiroid kanserlerinin tanısı için yeterli değildir. Çünkü tiroid kanserlerinin makro morfolojik yapısı da tanımlanması için çok önemlidir. Biyopsi tekniği, uygun hastalarda ve uygun kriterlere göre sağlıklı bir değerlendirme sonrası kararlaştırılmalıdır. Bunun için de genellikle Bethesda kriterleri kullanılır.
Papiller tiroid kanserlerinde tipik olarak papilla oluşumu görülür. Bir fibrovasküler çekirdeği çevreleyen kanser hücresi katmanları oluşur. Foliküller görülmez. Papiller tiroid kanserlerinin da farklı varyantları vardır. Bazı varyantları papilla oluşturmaz ve papiller kanserlerin foliküler varyantları olarak ifade edilir. Uzun hücreli varyant, kolumnar varyant, insüler karsinom ve diffüz sklerozan varyant gibi papiller tiroid kanseri varyantları, klasik papiller tiroid kanserinden daha agresiftir.
Foliküler tiroid kanserleri foliküllerden kaynaklanır ve doku incelemesinde papillalar bu kanser türünde görülmez. Foliküler adenoma çok benzerler ama damar invazyonu ile birbirinden ayrılabilirler. Foliküler kanserlerin prognozu daha kötüdür.
Hurthle hücreli karsinom, patolojik incelemede, bol miktarda sitoplazmaya (onkositler) ve belirgin nükleollere sahip eozinofilik oksifilik hücrelerin (Hurthle hücresi) ortaya çıkması ile karakterizedir.
Medüller tiroid kanserleri C hücrelerinden kaynaklanır. Doku incelemesinde tipik iğsi hücreler görülür.
Anaplastik tiroid karsinomu, üç farklı varyantı olan, birçok farklı karışım özeliğe sahip dokulara sahiptir. En belirgin özelliği bol mitotik figüre sahip olmasıdır.
Tiroid kanserleri sıklıkla tiroid bezindeki bir nodülün tespiti ile fark edilir. Hastanın aile öyküsü ve semptomları incelenir. Hastada ses kısıklığı, disfaji ve nefes darlığı olması dikkat çekicidir. Ayrıca Horner Sendromu gibi basınç semptomları ile birlikte nodülün boyutunda ani bir artış ve ayrıca ailede tiroid kanseri öyküsü malignite açısından değerlendirmeyi gerektirir. Özellikle çocukluk döneminde sık radyasyona maruz kalma varsa mutlaka ileri değerlendirme yapılmalıdır. bu hastalarda yorgunluk gibi sistemik etkiler de ortaya çıkabilir. Boyun fizik muayenesinde nodülün sertliği, hareketsizliği ve boyun lenf bezlerinin varlığı malignite şüphesini tetiklemeli ve ileri değerlendirmeye yol açmalıdır.
Anaplastik tiroid kanseri, boyunda hızla büyüyen bir kitle ile tespit edilir. Hava ve sindirim sisteminde bası semptomlarının hızla ortaya çıkması şeklinde kendini gösterebilir. Bazı hastalar ateş, kilo kaybı ve iştahsızlık gibi yapısal semptomlarla başvurabilir.
Tiroid nodülü olsun veya olmasın, tiroid hastalığından şüphelenilen tüm hastalarda tiroid hormon düzeyleri incelenir. Hipertiroidi tablosu genellikle daha düşük malignite ihtimali taşır. Bu hastalarda radyoaktif iyot taraması yapılabilir. İyot taramasında hiperfonksiyon özellikli tiroid veya nodüllere rastlanması durumunda genellikle ince iğne aspirasyon biyopsisinden kaçınılır.
Tiroid ultrasonografisi ikinci önemli teşhis aşamasıdır. Riskli tiroid dokularının incelenmesi, tiroid komşu dokularının değerlendirilmesi, etraf lenf norlarının incelenmesi ve ince iğne aspirasyon biyopsisine eşlik etmesi için ultrasonografiden faydalanılır. Ultrasonografide tiroid boyutlarında artış, hipoekojenite, düzensiz kenarlar, mikrokalsifikasyonlar, katı bir iç yapı, ekstratiroidal uzantılar ve vaskülarite artışı yüksek riskli bir duruma işarettir.
Sitolojik incelemenin yetersiz olduğu durumlarda moleküler tekniklere başvurulabilmektedir. İlerlemiş olgularda bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntüleme ile malignitenin yayılım düzeyi incelenebilir.
Tiroid kanserlerinin değerlendirilmesinde ayrıca Teknesyum ile sintigrafi, Pet/Ct ve renkli doppler gibi görüntüleme teknikleri de uygulanabilmektedir.
Tiroid kanserlerinin tedavisi:
Tiroid kanserlerinin tipine göre tedavileri değişebilse de, tiroid kanserlerinde ana tedavi yöntemi cerrahi olarak tümörün çıkartılmasıdır. Ameliyat öncesi tiroid kanserinin ayrıntılı değerlendirilmesi, etraf dokuların değerlendirilmesi ve cerrahi tekniğin kararlaştırılması sonrasında işlem yapılır. Cerrahi tedavi tekniği tiroid kanserinin tipine göre değişebilir. Ameliyat sonrasında cerrahi komplikasyonları gelişebilir. Genellikle kontrol edilebilir komplikasyonlardır.
Ameliyat sonrasında kalan kanser dokularının yok edilmesi ve nüksün önlenmesi için radyoaktif iyot 131 ablasyon tedavisi uygulanabilir. Bu tedavi ancak uygun endikasyona sahip olan hastalarda, cerrahi sonrası risk sınıflandırması yapılarak uygulanır. Genellikle tekrarlayan hastalıklarda daha fazla kullanılmaktadır.
Cerrahi sonrası TSH salgısını baskılayarak, kalan tiroid hücrelerinin tekrar gelişmesini engellemek amacıyla, tiroid hormonu baskılama tedavisi uygulanır.
Tiroid kanserlerinin, ileri düzeyde metastaz yapmış olduğu hastalarda, hastanın durum değerlendirmesi yapılarak, uygun bulunan hastalarda, kemoterapi tedavisi uygulanması gerekebilir. Sistemik kemoterapi, risk ve yarar değerlendirmesi yapılarak, daha yararlı olacağı durumlarda uygulanır.
Anaplastik tiroid kanserleri için de aynı tedavi yöntemleri uygulansa dahi, hızlı gelişen, hızlı ilerleyen ve agresif bir kanser türüdür. Bu kanserlerde ölüm oranı %100’e yakındır. Hasta için uygun olan palyatif cerrahi tedaviler değerlendirilebilmektedir.